Bunaldım Artık

Faik ARDAHAN- İnsanın insana, doğaya, diğer canlılara yaptığı şiddetin sınırlarını hayal bile edemiyorum.  Çocuğa tecavüz edenler, doktoru muayenehanesinde kurşunlayanlar, ailesine kızdığı için ormanı yakanlar, boynuna taktığı tasma ile köpeği sokakta sürükleyerek götürenler, eşeğe tecavüz edenler, kız arkadaşını öldürüp yakıp betona gömene varana kadar. Daha binlercesi, on binlercesi aramızda. Aynı sokakta, aynı markette, aynı caddede, aynı parkta dolaşıyoruz bu insan artığı kişilerle.

 

Nazi kampında eziyet gören birinin “eğer tanrı gerçekten varsa, kendisini affetmem için bana yalvarması gerekir” demesi insanın insana şiddetinin boyutunu en iyi anlatan sözdür.

 

Sevgilisine eziyet eden erkekle, eziyet boyutunda acılar yaşatıp giden kadın arasında ne fark var?

 

Şiddetin her türü ister fiziksel olsun ister duygusal olsun ister psikolojik olsun hepsi aynı acıyı yaşatmıyor mu o acıyı çekene. Geçenlerde deney hayvanlarının deney sırasında yaşadığı acılarım sesinin insanlara dinletildiği bir video izledim, yüreğim paramparça oldu. İnsanın faydasına olsa bile bir başka canlıya eziyet edilmesini ne ahlaki ne etik ne de vicdani bulmuyorum. İnsanın faydasına olan her türlü deney yine o acıyı hak eden insanlar üzerinde yapılmalı.

 

Şiddetin önüne geçmenin tek yolu bireyin yüreğinde ve zihninde barışın ve sevginin olmasını sağlamaktır. Yüreğinde barış ve sevgi taşımayan biri eninde sonunda bu şiddeti dışa vuracaktır.

 

Dünyayı şefkat kurtaracak. Kesin olan bu.

 

Sözü kendime ait Cehennem şiiriyle bitirmek istiyorum ve herkese iyi bayramlar diliyorum.

 

Cehennem

 

............Su kayayı kum eder de

............kumu sel bile götüremez

............ağıtlar sel oldu

............göz yaşım dinmez

 

-I-

derin bir sızı akar yanağıma

üç ismin barajından

dilimi yakar da yüreğimi yakmaz mı acısı

kalsam (da)yanacaktım

kalamadım

rüzgardım

esip gittim dağlara

dilime batan yüreğime batmasın diye

sustum

bilin isterim.

 

-II-

cehenneme döndü köyler, şehirler

katmerli acılarda mayalandık

mutluluk çıkar mı bilmem fırından.

Eyy… cenneti cehennemi başka anlamlarda arayan gafiller

cehennem bu dünyada çok kez kuruldu

cehennem alevlerin olduğu yer değil

yüreklerin yandığı yerdir

bilin isterim.

 

-III-

benim gözüm sırattı

benim sözüm sırattı

düştünüz sıratımdan

düşürdünüz ateşi

yüreğim yangın yeri

yüreğim artık cehenneminiz

bilin isterim.

 

-IV-

beni masumluklarda sına

beni sessizliklerde sına

beni suskunluklarda sına da

beni sensizliklerde sınama derdi analar.

durup durup sayıyorum sızılarımı

biri bahardan, biri yazdan, biri kıştan kalma

Gizem’den

Leyla’dan

Eylül’den

üç ayrılık kalmış

üçü de tecavüz, üçü de ağıt, üçü de şiir

üç isme üç çığlık üç ağıt üç ayrılık

üç mevsime ayrı ayrı sığdırdık

şiirim bıçaktır

şiir bilendi çoktan

bilin istedim.

 

-V-

adımdan gayrısını bilmiyorum diyordu şair suyun çürüdüğü yerde

üç gülen tohum ekildi sızıya

şimdi oradayım

ben de diyorum

su değil umut çürüdü

su değil sabır çürüdü

dilimle aynı

yüreğimle aynı yerdeyim

sabrım tükendi

sabrımız tükendi

bilin isterim.

 

-VI-

Gizem’den

Leyla’dan

Eylül’den

derin bir sızı akar yanağıma

dilimi yakar da yüreğimi yakmaz mı acısı.

diyorum son sözüm bu

dişimi mi sıkarım

kurşun mu sıkarım bilinmez

bilin isterim