Recep Esengil
Köşe Yazarı
Recep Esengil
 

Muratpaşa Belediyesi yıkılıyormuş

Yerel gazeteler ve sosyal medya haberleri geçen haftaya “Muratpaşa Belediyesi Yıkılıyor” manşeti ile girdiler. Haberi ilk ağızdan binayı yıkacak olan Başkan veriyordu. Sayın Başkan yerel seçimler sonrası belediyenin borç batağında bulunduğunu nedenin ise imar planlarının uygulamasından kaynaklanan tazminat davaları olduğunu açıklamıştı. Her zaman olduğu gibi Belediye başkanının konuyla ilgili hiç hatası yoktu. Her şey kırk yıl önce yapılan imar planlarındaki kamu ortalık payı vb. den kaynaklanmıştı. Yani bir kentin olmazsa olmazları okul, kreş, oyun alanları, otoparklar, ibadet yerleri vb. için planda ayrılan ve %35’i (şimdi ki yasaya göre %45’i) arsa sahiplerinden bedelsiz kamuya aktarılan ve daha fazlasının belediye tarafından kamulaştırmayla elde edilmesi gereken alanların kamulaştırılmadan acil el koymasından dolayı mülk sahiplerinin tazminat talebinden kaynaklanıyordu. Başkanı Kırcami İmar Planından biliriz bu kamu ortaklık paylarını hiç sevmez hatta onlara “zayiat” der, mümkün olduğu kadar da bu alanların az olmasını ister. Borçlardan kurtulmanın yolunu da anlaşılan mevcut belediye binasını yıkıp inşaat alanını oldukça arttırmak, giriş katlarını ticari mekânlara dönüştürmek ve buradan bir kazanç sağlamakla bulmuş. Kendine ait bir binayı yıkmak yine kendisine ait bir arsa üzerine imar planındaki hükümlere uygun yeni bina yapmak elbette ki belediye yetkililerinin en doğal hakkıdır hatta görevidir. Ancak başkan daha meclisten bu konuda yetki alırken bazılarının çok tepkili olmasından rahatsız olmuş ki kendini savunmak istemiş. Açıklamaları okuduğumuzda biz de tedirgin olduk. Hatta yaptığı açıklamaları dönüp kendisi tekrar okursa eminim kendisi bile tepki gösterir. Bakın ne söylüyor: “Hizmet binamız ticari aksın üzeridir. Özel sektörün ticari bina yapmasında sorun olmuyor da kamu yapınca kim, niye rahatsız oluyor? Toplumun malı olunca ucuz mu oluyor? Yani toplum yapamaz, öyle mi? Toplumun malı olunca, ticari aks üzerine ticari fonksiyon getiremez. Nitelik sorunu yaşayan binalarda kamu hizmeti vermeye çalışacağız. Biz ki kamusal alanları, yaşlı evleri, engelli merkezleri, yılda 250 bin çocuğun oynadığı Teneffüs Parkımız, sivil toplum merkezimiz gibi toplumsal kullanımı her alanda önceleyen bir belediyeyiz” Evet belediye binası ticari aks üzerindedir ancak bulunduğu parsel “Belediye Hizmet Alanı”dır. O nedenle buraya normal şartlarda ticari amaçlı yapı yapılamaz. Üstelik bu alan yukarıda açıklanan kamu ortaklık payı olarak özel mülkiyetten belediye binası yapma amacıyla %35’i bedelsiz olarak, diğer kısmı ise eski mülk sahibine inşaat ruhsatı verilmesi şartıyla bağış olarak alınmıştır ve toplumun malı olmuştur. Ticari aksta her yer ticari yapı olacaktır diye bir kural yoktur olamaz da. O bölgenin gereksinimi olan cami, sosyal tesis, otopark vb. gibi ünitelerde aks üzerinde bulunacaktır.  Toplumun malı ticari meta olarak görülmemelidir. Bu alanların değerleri topluma yararıyla ölçülmelidir. Kamusal alanlarının amacına uygun düzenlenmesi ve kentlinin kullanımına açılması belediye yönetimlerinin önceliği değil asli görevleridir. Yine Başkan açıklamalarına şöyle devam ediyor: “Özel mülk olunca 25 katlı, 30 katlı hatta büyük kentlerde 60 katlı olacak. Ama kamu mülkü olunca, neden 15 olsun denecek. Yani bir garip bir mantık var.” Evet, bir garip mantık var ama gariplik neden kaynaklanıyor? Eğer çağdaş bir planlama ile bir bölgeye veya bir binaya yüksek kat verilmişse bu yapı özel mi kamu yapısı mı diye sorulabilir mi? Ama bu cümleden kastedilen, planlama ilkelerine, kanunlara, imar planlarına aykırı meclis kararlarıyla yapılmış ilave kat değişiklikleriyse bunların baş sorumluları o değişikliğe evet diyen Belediye Meclis üyeleridir. Belediyelerin imar planlarındaki bu ve benzeri keyfi uygulamaları 20-30 yıllık süreçte olağanlaşmıştır. AKP’li belediyeler bu eylemlerle “iş bitirici belediye veya kaynak yaratan belediye” olmakla övünür olmuşlardır. Bunun hoş görülecek herhangi bir yanı olamayacağı gibi böyle bir uygulamayı bir kamu kuruluşunun yapması ise ahlaki değildir. Anlaşılan o ki sadece yüksek kat gelmeyecek ayrıca yapı yoğunluğu da çok fazla artacak. Sadece ticari alan için % 30 ilave yapılacağı söyleniyor. Yönetim katları için gelecek ek yoğunluğun ne kadar olacağı belli değil. Bu denli ticaret ve yönetim yoğunluğunun getireceği trafik, otopark, alt yapı, kanalizasyon gibi yeni yükü nasıl çözeceklerine dair bir açıklama da yok. Zaten böyle bir dertleri de yok. Bunlara rağmen Sn. Uysal’ın şimdilik endişelenmesine gerek yok. Çünkü artık kente ne duyarlı odalar var ne de ilgili STK’lar. İki yıldır çok iyi bildiği gibi dava açan, itiraz eden, kamuoyunu aydınlatan bazı odalar ve Kent Konseyi’nin etkinsiz hale gelmesinde önemli yol kat edildi. Geçen on gün içinde bir ses geldi mi?  O halde neden bu telaş? Sanırım yine o parselde eskiden yaşananları hatırlamıştır. Bende sizlere hatırlatayım: Şu anda Muratpaşa Binası ve yanında bulunan AVM’nin olduğu parselin imar durumu 1994 yılında Belediye Hizmet Alanı olarak planlanmıştır. Muratpaşa Belediye’sinin ilk başkanı değerli meslektaşım da buraya şimdiki binayı yapmak için benzer bir yol seçmiştir. Yaklaşık 52 bin m2 olan arazinin %60’ını belediye binasının yapımı karşılığı bu işi yapacak firmaya devretmiştir. Ayrıca AVM yapılması istenen parselde yapı yoğunluğu da bir kat arttırılmıştır. Diğer bir sorun bu işi üstlenen firmanın Türkiye’de İLKSAN olarak bilinen şaibeli işlerden tanınan firmalardan olması kentte tepkiyle karşılanmıştır. Henüz “tüccar belediye” kavramı yerleşmediğinden kentin duyarlı kesimleri tepkilerini sadece dile getirmemiş planın iptali için davalar açmışlardır. Davalara karşı baskılar, tehditler, saldırılarla geçen bir dönem yaşanmıştır. Sonuçta 1990’lı yılların sonunda başlayan bina 2005 yılına kadar sürmüştür. Belki iyi niyetli yola çıkan dönemin başkanının 1994 yılında başlayan siyasi hayatı da 1999’da bitmiştir. Bence Sn. Uysal her zaman ki tavrıyla eleştirilere tepki gösterse de Muratpaşa’nın öncelikli sorunu yeni belediye binası değildir. Basına yansıdığı 22 bin m2 yeni ticari alan ilavesi ister kat karşılığı, ister yap işlet devret modeli veya başka bir yöntemle olsa da ciddi bir rant projesidir ve kentte çok tartışılacaktır. Öncelikle buna CHP yöneticileri tepki göstermelidir. 31 Mart 2024 akşamı gördük ki Türkiye’nin geleceği o akşam seçilen CHP’li belediye başkanlarının başarısına kalmıştır. Bu büyük bir sorumluluktur. Başarıyı getirecek en önemli şey ise kentlinin tiksinir hale geldiği benzeri projelerinden vazgeçmektir. Bir evvelki dönemde de CHP’nin elinde bulunan belediyelerden Ankara İstanbul ve Mersin Büyükşehir Belediyelerinin bu dönem daha başarı olmasının ana nedeni benzeri işlere kalkışmamasından kaynaklanmıştır.
Ekleme Tarihi: 15 Haziran 2024 - Cumartesi

Muratpaşa Belediyesi yıkılıyormuş

Yerel gazeteler ve sosyal medya haberleri geçen haftaya “Muratpaşa Belediyesi Yıkılıyor” manşeti ile girdiler. Haberi ilk ağızdan binayı yıkacak olan Başkan veriyordu. Sayın Başkan yerel seçimler sonrası belediyenin borç batağında bulunduğunu nedenin ise imar planlarının uygulamasından kaynaklanan tazminat davaları olduğunu açıklamıştı. Her zaman olduğu gibi Belediye başkanının konuyla ilgili hiç hatası yoktu.

Her şey kırk yıl önce yapılan imar planlarındaki kamu ortalık payı vb. den kaynaklanmıştı. Yani bir kentin olmazsa olmazları okul, kreş, oyun alanları, otoparklar, ibadet yerleri vb. için planda ayrılan ve %35’i (şimdi ki yasaya göre %45’i) arsa sahiplerinden bedelsiz kamuya aktarılan ve daha fazlasının belediye tarafından kamulaştırmayla elde edilmesi gereken alanların kamulaştırılmadan acil el koymasından dolayı mülk sahiplerinin tazminat talebinden kaynaklanıyordu.

Başkanı Kırcami İmar Planından biliriz bu kamu ortaklık paylarını hiç sevmez hatta onlara “zayiat” der, mümkün olduğu kadar da bu alanların az olmasını ister. Borçlardan kurtulmanın yolunu da anlaşılan mevcut belediye binasını yıkıp inşaat alanını oldukça arttırmak, giriş katlarını ticari mekânlara dönüştürmek ve buradan bir kazanç sağlamakla bulmuş.

Kendine ait bir binayı yıkmak yine kendisine ait bir arsa üzerine imar planındaki hükümlere uygun yeni bina yapmak elbette ki belediye yetkililerinin en doğal hakkıdır hatta görevidir. Ancak başkan daha meclisten bu konuda yetki alırken bazılarının çok tepkili olmasından rahatsız olmuş ki kendini savunmak istemiş. Açıklamaları okuduğumuzda biz de tedirgin olduk. Hatta yaptığı açıklamaları dönüp kendisi tekrar okursa eminim kendisi bile tepki gösterir.

Bakın ne söylüyor: “Hizmet binamız ticari aksın üzeridir. Özel sektörün ticari bina yapmasında sorun olmuyor da kamu yapınca kim, niye rahatsız oluyor? Toplumun malı olunca ucuz mu oluyor? Yani toplum yapamaz, öyle mi? Toplumun malı olunca, ticari aks üzerine ticari fonksiyon getiremez. Nitelik sorunu yaşayan binalarda kamu hizmeti vermeye çalışacağız. Biz ki kamusal alanları, yaşlı evleri, engelli merkezleri, yılda 250 bin çocuğun oynadığı Teneffüs Parkımız, sivil toplum merkezimiz gibi toplumsal kullanımı her alanda önceleyen bir belediyeyiz”

Evet belediye binası ticari aks üzerindedir ancak bulunduğu parsel “Belediye Hizmet Alanı”dır. O nedenle buraya normal şartlarda ticari amaçlı yapı yapılamaz. Üstelik bu alan yukarıda açıklanan kamu ortaklık payı olarak özel mülkiyetten belediye binası yapma amacıyla %35’i bedelsiz olarak, diğer kısmı ise eski mülk sahibine inşaat ruhsatı verilmesi şartıyla bağış olarak alınmıştır ve toplumun malı olmuştur. Ticari aksta her yer ticari yapı olacaktır diye bir kural yoktur olamaz da. O bölgenin gereksinimi olan cami, sosyal tesis, otopark vb. gibi ünitelerde aks üzerinde bulunacaktır. 

Toplumun malı ticari meta olarak görülmemelidir. Bu alanların değerleri topluma yararıyla ölçülmelidir. Kamusal alanlarının amacına uygun düzenlenmesi ve kentlinin kullanımına açılması belediye yönetimlerinin önceliği değil asli görevleridir. Yine Başkan açıklamalarına şöyle devam ediyor: “Özel mülk olunca 25 katlı, 30 katlı hatta büyük kentlerde 60 katlı olacak. Ama kamu mülkü olunca, neden 15 olsun denecek. Yani bir garip bir mantık var.”

Evet, bir garip mantık var ama gariplik neden kaynaklanıyor? Eğer çağdaş bir planlama ile bir bölgeye veya bir binaya yüksek kat verilmişse bu yapı özel mi kamu yapısı mı diye sorulabilir mi? Ama bu cümleden kastedilen, planlama ilkelerine, kanunlara, imar planlarına aykırı meclis kararlarıyla yapılmış ilave kat değişiklikleriyse bunların baş sorumluları o değişikliğe evet diyen Belediye Meclis üyeleridir.

Belediyelerin imar planlarındaki bu ve benzeri keyfi uygulamaları 20-30 yıllık süreçte olağanlaşmıştır. AKP’li belediyeler bu eylemlerle “iş bitirici belediye veya kaynak yaratan belediye” olmakla övünür olmuşlardır. Bunun hoş görülecek herhangi bir yanı olamayacağı gibi böyle bir uygulamayı bir kamu kuruluşunun yapması ise ahlaki değildir.

Anlaşılan o ki sadece yüksek kat gelmeyecek ayrıca yapı yoğunluğu da çok fazla artacak. Sadece ticari alan için % 30 ilave yapılacağı söyleniyor. Yönetim katları için gelecek ek yoğunluğun ne kadar olacağı belli değil. Bu denli ticaret ve yönetim yoğunluğunun getireceği trafik, otopark, alt yapı, kanalizasyon gibi yeni yükü nasıl çözeceklerine dair bir açıklama da yok. Zaten böyle bir dertleri de yok.

Bunlara rağmen Sn. Uysal’ın şimdilik endişelenmesine gerek yok. Çünkü artık kente ne duyarlı odalar var ne de ilgili STK’lar. İki yıldır çok iyi bildiği gibi dava açan, itiraz eden, kamuoyunu aydınlatan bazı odalar ve Kent Konseyi’nin etkinsiz hale gelmesinde önemli yol kat edildi. Geçen on gün içinde bir ses geldi mi?  O halde neden bu telaş? Sanırım yine o parselde eskiden yaşananları hatırlamıştır.

Bende sizlere hatırlatayım: Şu anda Muratpaşa Binası ve yanında bulunan AVM’nin olduğu parselin imar durumu 1994 yılında Belediye Hizmet Alanı olarak planlanmıştır. Muratpaşa Belediye’sinin ilk başkanı değerli meslektaşım da buraya şimdiki binayı yapmak için benzer bir yol seçmiştir. Yaklaşık 52 bin m2 olan arazinin %60’ını belediye binasının yapımı karşılığı bu işi yapacak firmaya devretmiştir.

Ayrıca AVM yapılması istenen parselde yapı yoğunluğu da bir kat arttırılmıştır. Diğer bir sorun bu işi üstlenen firmanın Türkiye’de İLKSAN olarak bilinen şaibeli işlerden tanınan firmalardan olması kentte tepkiyle karşılanmıştır. Henüz “tüccar belediye” kavramı yerleşmediğinden kentin duyarlı kesimleri tepkilerini sadece dile getirmemiş planın iptali için davalar açmışlardır. Davalara karşı baskılar, tehditler, saldırılarla geçen bir dönem yaşanmıştır. Sonuçta 1990’lı yılların sonunda başlayan bina 2005 yılına kadar sürmüştür. Belki iyi niyetli yola çıkan dönemin başkanının 1994 yılında başlayan siyasi hayatı da 1999’da bitmiştir.

Bence Sn. Uysal her zaman ki tavrıyla eleştirilere tepki gösterse de Muratpaşa’nın öncelikli sorunu yeni belediye binası değildir. Basına yansıdığı 22 bin m2 yeni ticari alan ilavesi ister kat karşılığı, ister yap işlet devret modeli veya başka bir yöntemle olsa da ciddi bir rant projesidir ve kentte çok tartışılacaktır.

Öncelikle buna CHP yöneticileri tepki göstermelidir. 31 Mart 2024 akşamı gördük ki Türkiye’nin geleceği o akşam seçilen CHP’li belediye başkanlarının başarısına kalmıştır. Bu büyük bir sorumluluktur. Başarıyı getirecek en önemli şey ise kentlinin tiksinir hale geldiği benzeri projelerinden vazgeçmektir. Bir evvelki dönemde de CHP’nin elinde bulunan belediyelerden Ankara İstanbul ve Mersin Büyükşehir Belediyelerinin bu dönem daha başarı olmasının ana nedeni benzeri işlere kalkışmamasından kaynaklanmıştır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberimizvar.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.